Nina Paley'nin hazırladığı ve kendi bloğunda duyurup yine kendi Vimeo adresinde yayınladığı "Bu Topraklar Benim" adlı animasyon, Ortadoğu'da süren savaşları ve insanların Ortadoğu'yu kendi toprakları olarak ilan edip, orada güzel bir yaşam kurmak istemesini ele almaktadır. Elbette ki, Ortadoğu'da kim hakimiyet kurmak isterse istesin, başkalarını öldürmek durumunda kalmakta ve savaşmayı bir gereklilik olarak görmektedir. Barışın makul bir biçimde hüküm süremediği ve son zamanlarda özellikle çok çeşitli sıkıntılar geçiren Ortadoğu topluluklarında, hiç kuşkusuz ki, savaşın "olağanlığı" bir anlamda kabullenilmiş durumdadır.

Müzik ve sözleriyle hoş bir animasyon halini alan bu videoda bulunan karakterlerin kimler olduğunu Nina Paley kendi sayfasında teker teker tanıtmıştır. Ben de hem videoya altyazı ekleyip hem de bu karakterlerin kimler olduğunu Türkçe olarak yazıp (aşağıda da göreceğiniz üzere) toplu bir resim haline getirdim.

İyi seyirler!

Hayyam


Sözler:
Bu topraklar benim!
Tanrı, bu toprakları bana verdi.
Bu görkemli ve kadim toprakları bana verdi.

Ve sabah güneşi,
tepeleri ve ovaları aydınlattığında,
çocukların özgürce koşabildiği
bir toprak görüyorum!

Öyleyse, elimi tut
ve bu toprakları benimle birlikte yürü.
Ve bu güzel toprakları benimle birlikte yürü!

Sadece basit bir insan olsam da,
benim tarafımda oldukça sen
ve tanrının da yardımıyla
biliyorum ki ben güçlü olabilirim!

Sadece basit bir insan olsam da,
benim tarafımda oldukça sen
ve tanrının da yardımıyla
biliyorum ki ben güçlü olabilirim!

Bu toprakları yuvamız yapmak için
savaşmak gerekirse, savaşacağım
ki bu topraklar yuvamız olabilsin!

Ben ölünceye dek,
bu topraklar benim!
"Söyle bana, Tanrı'ya inanır mısın?"

Snow kaygı dolu bir bakış attı bana:

"Ne? Şimdilerde inanan biri varsa artık..."

"Yo, o kadar basit değil. Dünya'daki dinin geleneksel Tanrı'sını amaçlamıyorum ben. Dinler tarihinde uzman değilim, belki düşündüğüm yeni de değil ama - duyduğun oldu mu insanların hiç ... yetkin olmayan bir tanrıya inandıklarını?"

"Yetkin olmayanla neyi kastediyorsun?" diye kaşlarını çattı. "Bir bakıma eski dinlerin tanrılarının hiçbiri tam yetkin değildi, çünkü özniteliklerinin tümü insan özelliklerinin ululaştırılmış biçimiydi. Tevrat'ın Tanrısı, insanlardan alçalırcasına bir boyun eğiş ister, kurbanlar beklerdi örneğin ve başka tanrıları da kıskanırdı. Yunan tanrıları da küskünlük nöbetleri geçirir, aile kavgalarına tutuşurlardı, hiçbiri insanlardan daha yetkin değildi..."
Dünyaca ünlü kozmolog Stephen Hawking, "Herkesin hayatına son vermeyi seçme hakkı olduğuna inanıyorum." diyerek, İngiltere gündemindeki ötenazi tartışmasına katıldı.

Hawking engelli insanların kendilerini öldürme özgürlüğünü kullanmasına engel olmanın onlara karşı bir ayrımcılık olduğunu çünkü engelsiz birinin bu tercihi istediği zaman yapabildiğini söyledi.

Buna karşılık 72 yaşındaki bilim adamı, bu yola gitmeden önce bir kişinin gerçekten ölmek istediğinden emin olmak için her türlü önlemi almak gerektiğini vurguladı.

'Ben de intihar etmeyi denedim'

Kendisi de boyundan aşağı engelli olan ve bilgisayar aracılığıyla konuşabilen Stephen Hawking, kendisinin de boğazına nefes alabilmesi için boru yerleştirilen trakeostomi ameliyatı sonrasında intiharı denediğini itiraf etti. Kozmolog, "Bir süre nefes almamak suretiyle intihar etmeyi denedim. Ama nefes alma refleksi baskın çıktı." dedi.
Şaka ediyormuşum! Dün de dedenin yanında iken şaka ettiğimi söylediler. Bak yavrum, on sekizinci yüzyılda bir günahkar vardı: Şöyle bir laf ortaya attı: "Eğer Tanrı olmasaydı, onu icat etmek gerekirdi" dedi. "S'il n'existait pas Dieu il faudrait l'invanter" ve garip olanı, insanda hayranlık uyandıran, Tanrı'nın gerçekten var olması değildir. Asıl hayranlık uyandıran şey, insan gibi acımak bilmeyen vahşi bir hayvanın içinde "Tanrı'nın var olması zorunlu bir şeydir!" diye bir düşüncenin uyanmasıdır. Tanrı düşüncesi o derece kutsal, o derece insanı duygulandıran, o derece derin ve insana onur kazandıran bir düşüncedir, işte! Bana gelince, ben çoktandır: "İnsan mı Tanrı'yı yarattı, yoksa Tanrı mı insanı yarattı?" diye düşünmekten vazgeçtim! Artık bu konuda tüm çağdaş Rus gençlerinin ortaya attıkları düşünceleri eleştirecek değilim. Bütün bu düşünceler hep Avrupalılarının teorilerinden çıkarılmıştır. Çünkü Avrupa'da daha teori olan şey, Rus delikanlısının zihninde hemen kesin bir yargı olur. Hem de yalnız gençlerin gözünde öyle değildir, bazı profesörler için bile böyledir. Çünkü şimdi bizim Rus profesörleri ile o Rus gençlerinin arasında çoğu zaman hiç ayrıntı olmuyor. Onun için bütün bu teorileri bir tarafa bırakıyorum.
Nijerya'da ateist olduğunu söyleyen bir kişi, akrabaları tarafından akıl hastanesine yatırıldı.

Uluslararası Hümanizm ve Etik Birliği (IHEU) adlı yardım kuruluşu, Bala'nın Salı günü serbest kaldığını ve güvenli bir yere ulaştığını duyurdu. Müslüman halkın çoğunlukta olduğu Kuzey Nijerya'da 2000 yılından bu yana İslam hukuku geçerli. IHEU, "dinden çıkmanın" ölümcül şekilde cezalandırılabildiği bölgede Bala'nın güvenliğinden endişe duyduklarını kaydetti.