Hayyam’ın sıkıntısı, ne yapacağını bilemeyen, aslında hiçbir şey yapamadığı ya da beceremediği için bu halde olan bir adamın çektiğiyle bir değildir. Öylesi, ölü doğmuş insanların ve kendini haklı olarak morfine ya da kokaine verenlerin sıkıntısıdır. Acem bilgenin sıkıntısı ise, bununla karşılaştırılamayacak kadar asil ve derindir.

İyice düşünmüş ve her şeyin karanlık olduğunu görmüş: bütün dinler, bütün felsefeler üzerine kafa yormuş, nihayet Süleyman’ın lafına gelmiş bir adamın sıkıntısıdır onunki: “Gördüm ki her şey boşmuş, ruhun çektiği acılardan ibaretmiş…” ya da şu öteki kralın -daha ziyade imparator demeli- Septimus Severus’un, o da der ki: “Omnia fui, nihil…” “Her şeydim, hiçbir şeye değmezmiş.”

Hayat, demiş Gabriel Tarde, yararsızlıktan geçerek imkansızı aramaktır; Ömer Hayyam da olsa böyle söylerdi.

Acem bilgenin içkiye kendini vermekte ısrar etmesinin nedeni budur. İç, iç! Pratik felsefesi böyle özetlenebilir. Neşesine neşe katmak için, neşe neşeye daha çok benzesin diye içen, ehlikeyif bir ayyaştan bahsetmiyoruz. Unutmak ve belki biraz daha kendi olmak amacıyla içen, kırgın bir ayyaş da değildir Hayyam. O şaraba neşeyi, eylemi ve aşkı katandır; Ömer Hayyam’da en ufak bir enerji işareti, en ufak bir aşk cümlesi geçmediğini de gözden kaçırmayalım. Rubaiyat’ta incecik siluetiyle (nadiren de olsa) zuhur eden küçük saki kesinlikle “şarap sunan genç kız” değildir. Şair, tıpkı bir şarap testisinin narinliğine vurulurcasına vurulmuştur onun endamına.
Değerli Kardeşim,

En çok ibadet eden ülkelerin neden en çok felaket (dogmatiklerin tanımıyla kazanın) yaşadıklarını merak edebilirsiniz. Bir toplumu doğru düşündürebilmek, araştırıcı yetiştirmek, hukuka saygılı insanlar yapabilmek için hangi yolların doğru, hangisinin yararsız olduğunu öğrenmek isteyebilirsiniz. Son yaşadığımız SOMA faciasını bu açıdan değerlendirmek de isteyebilirsiniz. Bu yazı bunların yanı sıra çocuklarınızı nasıl yetiştireceğiniz konusunda da yararlı bilgiler verebilir.

Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin
Tekkede, manastırda eremezsin.
Bir kez gerçekten sevdin mi dünyada
İşte o zaman
Cennetin, cehennemin üstündesin.
Ömer Hayyam


Bir bebek gelişmeye başlarken ilk kullandığı kelimeler ya anne ya da babanın çeşitli söyleniş kelimeleridir. Çünkü en önemli gereksinmesi beslenmedir. Onu da ana ya da baba karşılar. Daha sonra iletişimi parmağını uzatarak “ne” ya da “bu” kelimelerinin kullanımı izler. Çünkü merak ve öğrenme duygusu onun ikinci en büyük gereksinmesidir. Bilinçli aileler bıkmadan usanmadan çocuğa elini uzatarak ne ve bu kelimeleri ile işaret ettiği şeyi öğretmeye başlarlar. Sormak öğrenmenin ve bilinçlenmenin ilk aşamasıdır.